14 Aralık 2013 Cumartesi

NELSON MANDELA: UZUN SOLUKLU BİR ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ


Güney Afrika Cumhuriyeti'nde akademik çalışmalarım nedeni ile beş yıl kalmıştım. 2003 yılında Güney Afrika'ya ilk gittiğimde beyaz ile siyah ayrımını ülkenin her yerinde görmek çok kolaydı. Örneğin, eğitim gördüğüm üniversite eski ismi ile Rand Afrikaans Üniversitesi Apartheid rejimi tarafından 1967 yılında sadece beyazların eğitim görebilmesi için kurulmuştu. 5 Aralık 2013 tarihinde 95 yaşında hayata veda eden Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ilk siyahi devlet başkanı olan Nelson Mandela'nın gerek kendi ülkesinde gerekse dünya siyasetinde çok önemli bir yeri vardır. Hukuk eğitimini siyahların eğitimi için kurulan Fort Hare Üniversitesi'nde alan Mandela, ülkenin ilk siyah avukatı oldu. 46 yaşında iken ömür boyu hapse mahkum edildi. Mandela'nın önemini ve özgürlük mücadelesindeki rolünü kısaca üç başlık altında inceleyebiliriz.

1. Güney Afrika'da Özgürlük Mücadelesindeki Rolü: Güney Afrika'da 1915 yılında kurulan Ulusal Parti, 1948 ile 1994 yılları arasında ülkede ırk ayrımcılığına dayanan bir devlet sistemi kurmuştur. Mandela'nın özellikle de ırkçı rejime karşı vermiş olduğu cesur mücadelesi, ülkede ırkçılığın sona ermesinde çok büyük bir rol oynamıştır. Özgürlük mücadelesini Afrika Ulusal Kongresi çatısı altında gerçekleştiren Mandela, 1964 yılında ırkçı rejim tarafından  ömür boyu hapse mahkum edilmiş, 27 yıl hapis hayatının ardından 1990 yılında Robin Adası'ndaki ceza evinden çıkartılarak özgürlüğüne kavuşmuştur. 1994 ile 1999 yılları arasında ülkenin ilk seçimle göreve gelen siyahi devlet başkanı olan Nelson Mandela, ırkçı rejimin izlerini silmek için önemli bir rol oynamıştır. Mücadelesinde ülkenin çoğunluğunu oluşturan siyah topluluğun ekonomik, sosyal ve politik haklarını geliştirebilmek için büyük çaba göstermiştir. Göreve gelmesi ile birlikte ırkçı rejimden demokratik sisteme geçişte çok önemli bir rol oynayarak bu sürecin bir çatışma ortamına dönüşmesine engel olmuştur. Mandela'nın iktidara gelmesi ile birlikte 1995 yılında bir Uzlaşma Komisyonu kurulmuş ve bu Komisyon aracılığı ile ırkçı rejim zamanında insan hakları ihlalleri araştırılmıştır.

2. Nelson Mandela'nın Özgürlük Mücadelesinin Afrika Kıtasındaki Önemi: Mandela, ırkçı rejime karşı mücadelesini güçlendirmek için Afrika'daki ikili ilişkilerin geliştirilmesine de çok önem vermiş ve bu şekilde mücadelesine bir derinlik kazandırmıştır. 1962 yılında Mandela, Etiyopya, Mısır, Tunus, Fas, Mali, Gine, Sierra Leone, Liberya, ve Senegal ülkelerini ziyaret etmiş, bu ülkelerin devlet adamları ile görüşme yapmış ve ülkesindeki ırkçı rejimin uygulamalarının sona ermesi için bu ülkelerden ekonomik ve politik yardım talebinde bulunmuştur. Mandela'nın Afrika ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirmesi, ırkçı rejimin Afrika ülkeleri ile olan ekonomik ve politik ilişkilerini olumsuz etkilemiş ve ırkçı rejimin dünya politikasında özellikle de Afrika kıtasında yalnızlaşmasında önemli bir rol oynamıştır.

3. Nelson Mandela'nın Dünya Siyasetindeki Yeri ve Önemi: Mandela'nın şüphesiz ki dünya siyasetindeki önemi kendisinin Güney Afrika'daki uzun soluklu mücadelesinde yattığını ifade edebiliriz. Irkçı rejimin uygulamalarının sona ermesi için uluslararası arenada çok aktif bir şekilde dünya liderleri ile görüşen ve mücadelesine destek arayan Mandela, özgürlük mücadelesine uluslararası bir boyut kazandırmıştır. Mandela özellikle de dünyaya özgürlük mücadelesinin çok uzun soluklu bir mücadele olduğunu öğretmiş, ırkçı rejime karşı çok boyutlu bir strateji geliştirerek başarılı olmuştur. Mandela 1994 ve 1999 yılları arasında Filistin, Keşmir ve Doğu Timur bölgelerindeki çatışmaların ve insan hakları ihlallerinin sona ermesi için de uluslararası alanda çok aktif bir rol oynamıştır. Nelson Mandela, Filistin'de, Keşmir'de, Doğu Timur'da ve diğer sorunlu bölgelerdeki insanların gerçek bir özgürlüğe kavuşmadan Güney Afrika halkının tam bir özgürlük elde edemeyeceğini özellikle mücadelesi boyunca sürekli vurgulamıştı. 1998 yılında Bağlantısızlar Hareketinin genel sekreterliğini yapan Nelson Mandela, Küba Devlet Başkanı Fidel Castro ve Libya Devlet Başkanı Muammer Gaddafi ile yakın ilişkisinden dolayi Batılı liderler tarafından sürekli eleştirilmişti. 

Mandela, Türkiye Devleti'nin Kürt Halkına karşı uyguladığı yanlış politikalar uyguladığı gerekçesi ile de 1992 yılında Atatürk ödülünü almayı reddetmişti.

Dünya politikası realist bakış açısına göre ekonomik ve politik çıkarlara dayanmaktadır. Mandela, bir yandan dünyada özgürlük mücadelesine uluslararası destek ararken, birçok Batı ülkesi de Mandela'yı ve Afrika Ulusal Kongresi'ni bir terör ve terörist örgütü olarak kabul etmişlerdi. Amerika Birleşik Devletleri Mandela'yı 2008 yılında terör listesinden çıkarmıştır. 1987 yılında İngiltere, Mandela ve Afrika Ulusal Kongresi'ni terör ve terör örgütü olarak kabul etmiş ve ırkçı rejime karşı ekonomik ambargo uygulanmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Mandela'nın hayat hikayesi uluslararası sistemin ve devlet ilişkilerinin çıkarlara dayalı olduğunu özellikle de ortaya koymaktadır.


22 Ağustos 2013 Perşembe

My New article is published by Africa Insight


 
Siradag, A. (2013). The Making of the New Turkish Foreign and Security Policy towards Africa: The Rationale, Roots and Dynamics. Africa Insight, Vol. 43, No. 1, pp. 15-31.


 http://reference.sabinet.co.za/document/EJC142216


Abstract

This article examines the reasons and dynamics behind the new Turkish foreign and security policy towards Africa. Turkey became actively involved in African politics after the ruling Justice and Development Party (AKP) came to power in 2002. For instance, it has opened 19 new embassies throughout the continent since 2005 and strengthened its institutional relations with African regional and sub-regional organisations such as the African Union (AU) and the Economic Community of West African States (ECOWAS). This article will seek to answer the question as to why Turkey has changed its foreign and security policy towards Africa since 2002. The main reason is argued to be that the parameters of Turkish Foreign Policy (TFP) have undergone a significant change with the AKP. Importantly, the ruling party aims to develop a multidimensional foreign policy with different regions and continents. In particular, TFP has started to work with various institutions, mechanisms and agencies in Africa in order to play a more active role in African politics. This article will analyse the way TFP has changed in Africa.

            

23 Temmuz 2013 Salı

GANA İZLENİMLERİ: 10-14 TEMMUZ 2013



6 Mart 1957 yılında İngiliz sömürüsüne karşı bağımsızlığını kazanan Gana, bir Batı Afrika ülkesidir. 1957 yılında Sahra Altında bağımsızlığını kazanmış ilk ülke olan Gana, tarihte "Altın Sahil" olarak bilinmektedir. Batısında Fildişi Sahili, Doğusunda Togo, Kuzeyinde ise Burkina Faso ülkeleri ile komşudur. Güneyinde ise Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Stratejik konumu ve yeraltı zenginlikleri nedeniyle Batılı sömürü ülkeleri, bu ülke ile  çok güçlü ekonomik, siyasi ve tarihi ilişkiler geliştirmişlerdir. Altın ve kakao üretiminde dünyanın en fazla üretim yapılan ülkelerden birisi olan Gana'da ayrıca elmas, petrol, boksit, manganez gibi yeraltı zenginlikleri de başlıca önemli ihraç ürünleridir. 24 milyon nüfusu olan Gana Cumhuriyeti'nde 100'den fazla farklı etnik grup bulunmaktadır.

Kölecilik tarihinde Gana, Batılı sömürü ülkelerinin Afrika'daki en önemli stratejik ülkelerden birisi olmuştur. 15.yüzyılda Portekizlilerin Gana'ya ilk gelmesi ile kölecilik tarihi bu ülkede başlamıştır. Sırası ile, Hollanda, Danimarka, İsveç ve İnglizler bu ülkede kölecilik ticaretinde çok önemli bir rol oynamışlardır. Köle ticaretinin Batıya hızlı bir şekilde gerçekleşmesi için Gana'da Batılı sömürü güçler tarafından 30'un üzerinde stratejik yerlere köle ticareti merkezleri kurulmuştur. Kölecilik ticaretinde Gana'nın Batılı sömürü ülkeler tarafından en önemli ve en stratejik merkezlerden birisi olarak kabul edilmesinin en önemli sebebi Gana'nın çok zengin bir yeraltı kaynaklarına sahip olması yatmaktadır. Özellikle de altının bu ülkede bulunması Gana'nın Batılı ülkelerin köle ticaretini artırmasına neden olmuştur.

Hristiyanlık ülkede en önemli dindir. Halkın yüzde 70 oranı Hristiyan olan ülkede müslümanların oranı yüzde 25'e tekabül etmektedir. Yüzde 5'lik oranı ise geleneksel Afrika dinlerine inananmaktadır. Misyonerlik faaliyetlerinin ülke genelinde çok etkili bir şekilde yapıldığını söylemek mümkündür. Ülkede kilise okullarının sayısının fazla olması münasebeti ile eğitim kurumlarında Hristiyanlık ön plana çıkmaktadır. Bu münasebetle Gana'daki müslüman topluluğun en önemli sorunlarında bir tanesi, müslüman öğrencilerin eğitimlerini alabilecekleri eğitim kurumlarının inşa edilmesi konusudur.

Gana'daki 15. yüzyılda Portekizliler'in Gana'ya gelmesi ile Avrupa ülkeleri bu ülkede sömürü ilişkilerini güçlendirmeye başladılar. 1874 yılında Gana'ya gelen İngilizler, burada bir koloni kurarak bu ülkedeki sömürü faaliyetlerini 1957 yılında Gana bağımsızlığını kazanana kadar sürdürdüler. Ülkede İngiliz sömürü mirası hala canlı bir şekilde görülmektedir. Özellikle de yüksek eğitim kurumlarında İngiliz eğitim sistemi model olarak kabul edilmektedir. Ülkede ayrıca sık sık İngiliz mimarisi ile yapılmış mekanları da görmek mümkündür. Ülkede üç tane önemli yerel dil vardır. Bunlar Kwa, Gur ve Gbe dilleridir. Bununla birlikte ülkede İngilizce resmi dildir. Özellikle de devlet kurumlarında, eğitim kurumlarında ve ticari hayatta İngilizce çok aktif olarak konuşulan bir dildir.

Askeri darbeler Afrika ülkelerinin ekonomik, sosyal ve siyasi gelişimlerini olumsuz etkileyen en önemli sorunlardan birisi olmuştur. 1960 yılından beri Afrika'da farklı ülkelerde 50'den fazla askeri darbe yapılarak Afrika'nın ekonomik, sosyal ve siyasi istikrarı ciddi bir şekilde sekteye uğramıştır. Gana Cumhuriyeti'nin kurucu lideri olan Dr. Kwame Nkrumah (1909-1972), askeri bir darbe ile 1966 yılında görevinden uzaklaştırılmıştır. Afrika ülkelerindeki darbelerin gerçekleşmesinde uluslararası güçlerin önemli bir rolü bulunmaktadır. Örneğin, Dr. Nkrumah'in askeri darbe ile devrilmesinde Amerika'nın çok büyük bir rolü olmuştur.

Aynı şekilde, Fransa 1960 yılından beri Afrika'da 30'dan fazla askeri darbenin gerçekleşmesinde büyük bir rol oynamıştır. Dr. Nkrumah, Afrika tarihinde en önemli siyasi liderlerden birisi olarak bilinmektedir. Dr. Nkrumah, Afrika ülkelerinin ekonomik, sosyal ve siyasi olarak ilişkilerini artırmasını savunan ve Afrikalı ülkelerin bir siyasi ve ekonomik çatı altında birleşmelerini güçlü bir şekilde dile getiren ilk Afrika lideri olarak bilinmektedir. Bu münasebetle, Dr. Nkrumah, 1963 yılında Afrika Birliği Örğütü (ABÖ)'nün kurulmasında çok aktif bir rol almıştır ve Gana, bu örgütün kurucu üyesi olmuştur. 1992 yılına kadar askeri darbelerle siyasi ve ekonomik gelişimi olumsuz etkilenen Gana, 1992 yılından sonra istikrarlı bir demokrasi tarihi ile Afrika'da demokratik olarak güçlenen en önemli Afrika ülkelerinden birisi olarak kabul edilmektedir.   

Gana-Türkiye ilişkilerinde de son 10 yılda gerek siyasi gerekse ticari olarak büyük bir ilerleme görülmektedir. 2005 yılından beri Afrika politikasında çok aktif bir rol oynayan Türkiye, Afrika Birliği'nde gözlemci statü elde ederek Afrika ile stratejik işbirliğini geliştirme yolunda çok büyük bir adım atmıştır. 2002 yılına kadar çok pasif bir Afrika politikası olan Türkiye'nin 2002 yılında sadece 12 büyükelçilik kurumları bulunurken Türkiye'nin şu an itibari ile Afrika'da büyükelçilik sayısı  40'a ulaşmıştır. Ticari ilşkilerinde de çok büyük bir ilerleme kaydeden Türkiye, 2002 yılında Türkiye'nin Afrika ile ticari ilişkileri toplam 2 milyar dolar iken bugün Türkiye'nin Afrika ülkeleri ile ticari ilişkileri 30 milyar doları aşmıştır. Bu rakam 2015 yılı için 50 milyar dolar olarak hedeflenmiştir. Türkiye, Gana'da 2011 yılında büyükelçilik binasını açmıştır. Özellikle de Türkiye'nin sivil toplum kuruluşları Gana'da çok aktif bir rol oynamaktadırlar. Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)'da Gana'da dini faaliyetlerde çok önemli sorumluluklar üstlenmektedir. Gana'nın başkenti Accra'da çok önemli ve merkezi bir yerde büyük bir alanda çok büyük bir cami ve imam hatip okulu projesini gerçekleştirmektedir.

Özellikle de Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinden İHH İnsani Yardım Vakfı Gana'da çok önemli çalışmalar yapmaktadır. Yetimhane, eğitim, Kur'anı Kerim dağıtımı, yerel sivil toplum örgütlerinin desteklenmesi, Ramazan iftar programları, Katarakt ameliyatı, tarımın güçlendirilmesi ve Kurban kesimi gibi projelerle Gana'da çok önemli bir hizmet gerçekleştirmektedir. Türkiye'nin Gana ile siyasi ve ticari ilişkileri her geçen gün artmasına rağmen 54 Afrika ülkesinin çoğu Türk vatandaşlarından Afrika ülkelerini ziyaretleri sırasında vize talebinde bulunmaktadır. Afrika ülkelerinin çoğunun Türk vatandaşlarından ülke girişlerinde hala vize talep etmeleri Türkiye'nin siyasi olarak Afrika ile ilişkilerinde çok daha fazla aktif rol oynaması gerektiği anlamına gelmektedır.

Son olarak büyükelçilik kurumlarımızın Afrika'da çok aktif bir şekilde çalışarak Türkiye'nin çıkarlarına hizmet etme sorumlulukları vardır. Örneğin Çin bu alanlarda Afrika'da çok aktif bir rol oynamaktadır. 2007 yılından beri Çince Gana'daki tüm liselerde ve üniversitelerde seçmeli eğitim dili olarak Gana eğitim müfredatında yer almaktadır. Afrika'daki Türk Büyükelçilik kurumlarımız Türkiye'nin sadece Afrika ülkeleri ile siyasi ilişkilerinin geliştirilmesinde rol almamaları, aynı zamanda da Türk insanının Afrika'yı tanımaları için de farklı eğitim programları düzenlemelidirler. Özellikle de Türk eğitim kurumlarından öğrencilerin ve de akademisyenlerin Afrika'daki üniversitelerle ikili anlaşmalar yapılarak Afrika ülkelerini daha iyi tanımaları sağlanmalıdır. Aynı zamanda Afrika'daki büyükelçiliklerimiz Afrika'da çalışmalarda bulunan Türk sivil toplum örgütleri ile çok aktif bir şekilde çalışarak Türkiye'nin uluslararası alanda imajının güçlenmesine katkıda bulunmaları çok önemlidir.

Şunun da altı çizilerek ifade edilmelidir ki Türkiye, Afrika kıtasındaki siyasi, ekonomik ve diplomatik ilişkilerini doğru ve sağlam bir zeminde gerçekleştirebilmesi için Afrika'nın tarihini, sosyo-kültürel yapısını ve siyasi ve ekonomik dinamiklerini iyi bir şekilde bilen insanlar yetiştirmelidir. Afrika kıtasını tanımayan diplomatların Turkiye'nin uluslararası ilişkilerde Türkiye’ye bir derinlik kazandırması beklenemez. Bu münasebetle Türkiye, Afrikalı diplomatlarını yetiştirmek için özel bir çaba ve gayret göstermelidir.

 Abdurrahim Sıradağ

23 Temmuz 2013, Salı

1 Nisan 2013 Pazartesi

Article IV: "The Dynamics and the Roots of the France’s Security Policy Towards Africa"



Source Citation:

Siradag, A. (2013). The Dynamics and the Roots of the France’s Security Policy Towards Africa. Political Reflection Magazine, Vol. IV, No. II, pp. 20-23.


http://cesran.org/index.php?option=com_content&view=category&layout=blog&id=200&Itemid=277&lang=en

4 Mart 2013 Pazartesi

TURKEY'S SECURITY POLICY IN AFRICA

Turkey's Security Policy in Africa   

Turkey has begun to take on global responsibilites in sustaining international peace, security and stability at international organisations since 2002. With regard to security perceptions, the concept of security had limited meaning before 2000. In parallel to the increasing international role in world politics, the scope of the concept of security has started to change significantly. During the Cold War era, the security concept had been mainly shaped by the West so that Turkey could not create a dynamic or independent concept of security or contribute to global peace and security. It can be said that it failed to develop a strategy to develop its social, economic, and political relations with Africa or play any active role in international peace and security in Africa due to the lack of the concept of security until 2000. Concepts need to be created according to societies' social, economic, and political needs. After 2000, the scope of the concept of security has been extended and designed according to economic and political developments in Turkey. It included new threats, challenges, opportunities, such as international terrorism, climate change, migration, disasters, strategic partnerships, peacekeeping, peacemaking, proactive diplomacy, and therefore it became complicated.

Turkey has a unique geographical place in the world, which is forcing foreign policy makers to adopt a comprehensive stance regarding security. Due to the geo-strategic position, it has faced a wide range of different and difficult security threats and challenges. During the Cold War, the concept of security comprised military threats only. After 2000 it began to include both military and non-military threats, such as economic, social, political, phycological, and diplomatic dimensions of security. As a result of the changing concept of security, Turkey has not only taken an active part in peacekeeping, peacebuilding and peacemaking activities in Africa but has also made efforts to strengthen social, economic and political structures of African states.

The UN currently has seven peacekeeping operations throughout Africa and has conducted 22 peacekeeping operations in Africa in the past. Importantly, it has currently supported 5 of 7 UN peacekeeping operations on the continent, as shown below in Table 3.

Table 1: The UN Peacekeeping operations in Africa to which Turkey has contributed

                 Name of the operation
       Duration
UN Operation in Cote d'Ivoire (UNOCI)
from 2004 to present
UN Mission in the Republic of South Sudan (UNMISS)
from 2011 to present
UN Misison in Liberia (UNMIL)
from 2003 to present
African Union/United Nations  Hybrid Operation in Darfur (UNAMID)
from 2007 to present
UN Organization Stabilization Mission in the Democratic Republic of the Congo (MONUSCO)
from 2010 to present

Turkey only supported three of the 22 UN peacekeeping operations in Africa before 2000, shown below in Table 4 below.

Table 2: The UN peacekeeping operations in Africa that Turkey supported before 2000

           The Name of the Operation
    Duration
UN Mission in Sierra Leone (UNAMSIL)
   1999-2005
UN Mission in Somalia (UNOSOM II)
   1993-1995
UN Organization Mission in the    Democratic   Republic of the Congo (MONUC)
   1999-2010

The number of Turkey's contributions to the UN peacekeeping operations in Africa before 2000 demonstrates that it was a passive actor in international politics and did not play an active role in maintaining peace and security in the conflict areas of Africa. The active involvement of Turkey in the UN peacekeeping operations in Africa started after 2002, but the current number shows that it has more global responsibilites and plays a more active role in resolving global issues through international organisations. Importantly, Turkey has contributed to global peace and security with a different approach that is focusing on different dimensions of the concept of security. For instance, TIKA's activities in Africa, Turkish NGOs' increasing humanitarian relief works in Africa, and Turkey's official institutions' involvement in Africa have all contributed to extending the scope of the concept of security positively. It should be underlined that there is a strong relationship between the concept of security and the countries’ international role. In line with the changing concept of security, Turkey has begun to take on more global responsibilites in African politics.


International actors such as the U.S.A, China, France, and the UK have strongly maintained their relations with Africa since the end of colonialism in Africa. Turkish people started to become interested in Africa's history, politics, economics and its global affairs after 2005, with the Turkish Government's active involvement in Africa. It can be said that they did not have any consciousness about the continent even though Turkey’s relations with Africa go back to 16th century. When people heard about it they used to think of it as wars, conflicts, famine and poverty. Conversely, Africa had a negative picture in mind of Turkish people. Turkish intellectuals, Turkish universites and Turkish think tanks did not deal with Africa. Despite the fact that media plays a significant role in introducing Africa, Turkish channels and newspapers did not become interested. Today, Turkey's relations with Africa have dramatically changed and strengthened. Ten years ago it was difficult to see any black persons in the different cities of Turkey, but today it is so commonplace. At the same time, Turkish universites, think tanks, and the media have also actively begun to deal with Africa.


Turkey has increased its political, economic and social relations with Africa since 2005. Importantly, the new principles of the TFP have played a strategic role in changing the relations between Africa and Turkey. The article underlined that domestic politics in Turkey has been one of the most important driving forces shaping its new foreign and security policy towards Africa. With the ruling party’s active involvement in Africa since 2005, the nature of the relations between Turkey and Africa has changed. Africa has provided both opportunites  and challenges. Turkey can create new international markets, strengthen its soft power with its active social, economic and economic involvement in Africa, and gain diplomatic support from African nations in the international realm. Importantly, economic and diplomatic relations between Africa and Turkey have expanded significantly. Whereas Turkey had only 12 embassies in Africa before 2002, it currently has 34 embassies on the continent.

Likewise, when its trade volume with Africa in 2002 was $2 billion, it reached around $17 billion in 2012. The target for 2015 is to reach $50 billion. It is important to note that Turkey does not have a colonial relationship with Africa, therefore it became a strategic actor in a short period among the other international actors in Africa. High-level visits, diplomatic, economic and social relations, Turkish NGOs' active involvement with Africa in humanitarian assistance programmes has changed the old parameters of relations between Turkey and Africa. It is also important to underline that Turkey has faced some difficulties with its African policy. The first challenge is whether or not Turkish foreign policy is ready to deal with African politics. Africa has been the most neglected foreign policy area since Turkey was created in 1923. In other words, even though Turkey has opened new embassies through Africa, it is a questionable whether or not it has qualified people understanding and knowing Africa to increase diplomatic, economic, social and cultural relations. It should not be forgotten that there are many international actors in Africa, including the U.S.A, the EU, the UK., France, China, India, Israel, Iran, Brazil, Japan and Russia. Turkey should not forget the strategic roles of these actors and make efforts to create new strategic partnership areas with these actors in Africa. 


Kitap Bölümü: "Türkiye’nin Afrika’ya yönelik küresel rekabetteki konumu nasıl ifade edilebilir?"

Özet:  Afrika kıtası sahip olduğu jeo-ekonomik ve jeo-politik öneminden dolayı dünya politikasındaki stratejik yeri ve önemi her gün artmakt...